Hayat Veren Ağacın Gölgesinde: Umut Ahmet Tarakcı’nın Mutluluk Kitabına Şiirsel Bir Yolculuk
Eski bir inanış, hayatın tam ortasında duran gizemli bir ağaçtan söz eder. Bu ağacın iki dalı vardır: biri yaşamın özünü taşıyan meyveler, diğeri görünmez bir zehir gibi insanı içeriden çürüten korkuları.
Zamanla köylüler hangi meyvenin yaşam verdiğini, hangisinin öldürdüğünü ayırt edemez hâle gelir; belirsizlik büyür, korku sessizce toprağa karışır.
Ta ki büyük kuraklık başlayana kadar…
Bir gün köyün yaşlılarından birinin torunu ağır bir hastalığa yakalanır. Çaresizlikle titreyen elleriyle yaşlı adam ağaca uzanır, ölümü göze alarak bir meyve koparır ve ısırır. Şans değil belki de sezgidir; o meyve yaşam veren daldandır. Adamın hayatta kalışı, köy meydanında sevinç dalgaları yaratır. Müzikler yükselir, çocuklar koşar, insanlar birbirlerine sarılır; mutluluk gökyüzüne bırakılan bir dua gibi yayılır.
Fakat sevinç, her zaman olduğu gibi, korkunun kardeşidir.
Ve köyde bir fısıltı dolaşmaya başlar:
“Ya bir gün yine hangi dalın yaşam verdiğini unutursak?”
Korku, her zaman yaptığı gibi, en kolay çözümü fısıldar: Tehlikeyi yok et.
Köylüler ölüm getiren dalı keserler.
Ertesi sabah, ağacın tamamen öldüğünü görünce anlarlar:
Korkuyu yok etmek isterken yaşamın kaynağını da kesmişlerdir.
Bu hikâye, Umut Ahmet Tarakcı’nın Mutluluk kitabını okurken zihnimde yeniden canlandı. Çünkü Tarakcı da aynı hakikate işaret ediyor:
“Korkuların farkında olmak egonun kaynağını bulmaya yardımcı olur.”
Korkuyu yok etmeye çalışmak değil, onunla yüzleşmek…
Dalı kesmek değil, dalın taşıdığı gölgeyi anlamak…
Hayatın ışığını olduğu gibi kabul etmek…
İşte gerçek olgunluk burada başlıyor.
Bugünlerde içimizde büyüyen kaygıların ortasında Tarakcı, sarsıcı bir soruyla bizi kendimize döndürüyor:
“Hayata geliş amacımız başkasının hayatını yaşamak mıdır?
Ne kadar yakınımız olursa olsun değer mi buna?”
Ve yanıtı da yine kendi içsel pusulasında saklı:
“Şimdi ve burada ben neysem oyum.
Gerçekten başlayabileceğimiz başka bir yer yoktur.”
Mutluluk, başkasının çizdiği sınırda değil;
kendi niyetimizin, öz farkındalığımızın ve kendimize karşı dürüstlüğümüzün olduğu yerde filizleniyor.
41 Yaşam Ustalığı Becerisi, 5 Derin Yolculuk
Tarakcı’nın Mutluluk kitabı, yalnızca teorik bir anlatı değil; bir rehber, bir yol haritası, bir içsel keşif pusulası.
Beş ana bölüm ve 41 yaşam ustalığı becerisiyle okuru adım adım kendine yaklaştırıyor:
- Mutluluğun Temel Öğeleri
- Mutsuzluğa Neden Olan Tutumlarımız
- Mutluluk Uygulamaları
- Yaşayan Mutluluk
- Mutluluk Yolculuğu
Her beceri, yaşamın karmaşasında bir durak gibi; bazen bir nefes, bazen bir aynalanma, bazen de bir içsel sarsılma.
Kitabın Şiirsel Çekirdeği: “Bu hayat bizim, vazgeçmek yok.”
“Bu hayat bizim. Vazgeçmek yok.”
Bu cümle, kendi hikâyesini yazmaya çalışan herkes için bir manifesto gibi.
Tarakcı mutluluğun formülünü başka bir satırda fısıldıyor:
“Mutluluğun formülü, hayattan ne istediğini bilmektir.”
Ve tüm bunların üzerinde Mevlana’nın o derin çağrısı yankılanıyor zihnimde:
“Günahların ve sevapların ötesinde bir yer var.
Seninle orada buluşacağız.”
Tarakcı’nın kitabı tam da bu yerin kapısını aralıyor:
Yargısız, savunmasız, sahici bir alan…
Kendi varlığımıza en yakın olduğumuz, mutluluğun öğrenilen değil yaşanan bir hâl olduğunu fark ettiğimiz yer.
Eğer hayatınızı bir ağaca benzetirseniz, bu kitap o ağacın gövdesine kendi isminizi yeniden yazdırıyor.
Size hangi dalın zehir, hangi dalın şifa olduğunu öğretmiyor;
onu kendinizin görmesini sağlıyor.
Çünkü gerçek mutluluk,
kendi hikâyenizin ritminde saklı.
Tarakcı’nın yıllara dayanan deneyimi, iç görüleri ve yaşama dair sınanmış ipuçlarıyla derinleşen Mutluluk, her yaştan okurun kalbine dokunacak güçlü bir rehber niteliğinde.
Sezen Çobanoğlu
