Tırnağın Kırılmasın: Zarafetin Kaybolduğu Bir Çağda Şiddetsiz Bir Veda Mümkün mü?
“Gözüm görmesin ama tırnağın da kırılmasın.”
Bu cümle, bir vedanın en sert yerinde bile şefkatin mümkün olabileceğini fısıldıyor.
Ne intikam var içinde, ne lanet.
Sadece kırılmış ama zalimleşmemiş bir kalp.
Son yıllarda yaşadığımız kültürel çözülme; insan ilişkilerindeki hoyratlık, kadın cinayetleri, gündelik dile sinmiş şiddet ve nezaketsizlik…
Hepimizin ruhunda onarılması zor çatlaklar açıyor.
Tam da bu yüzden, yapay zekânın hayatımıza hızla girdiği bu çağda, 90’lı yıllara özlem duyanların sayısı az değil.
Eski filmler, eski şarkılar, eski bakışlar…
Çünkü orada acele yoktu, hoyratlık yoktu, sevgi bağırmadan da var olabiliyordu.
Bu özlemin tam ortasında, Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim yaklaşımı yeniden anlam kazanıyor.
Rosenberg der ki:
“Şiddetsiz İletişim’i öğrenme yolculuğu, yaşam boyu sürecek bir kendine şefkat ve başkasını anlama sürecidir.”
Şiddetsiz iletişim, sadece bir konuşma tekniği değil; ilişki kurma sanatıdır.
Ve çoğu zaman en zor olan şudur:
İçimizdeki şiddeti kabul etmek.
Çünkü biz şiddeti; kavga, dayak, cinayet, savaş olarak tanımlarız.
Kendimizi bunların dışında gördüğümüz için de “Ben şiddet içeren biri değilim” der geçeriz.
Oysa şiddet;
küçümseyen bir bakışta,
etiketleyen bir cümlede,
yok sayan bir suskunlukta da vardır.
Sık sık şu cümleyi duyarız:
“Bu dünya acımasız; hayatta kalmak istiyorsan sen de acımasız olmalısın.”
Marshall Rosenberg’in Şiddetsiz İletişim yaklaşımında karşı durduğu bu düşünceye, ben de itiraz ediyorum.
Dünya, biz ona ne anlam yüklediysek odur.
Eğer bugün dünya acımasızsa, onu acımasızlaştıran bizim dilimiz, ilişkilerimiz ve suskunluklarımızdır.
Ve evet; dünyayı değiştirmek, önce dili değiştirmekle başlar.
İşte tam bu noktada, yaşadığımız çağda bir ilişki dinamiğinin nasıl zarafetle anlatılabileceğini gösteren bir şarkıdan söz etmek istiyorum.
2021 yılında Spotify’da tüm zamanların en çok dinlenen pop sanatçılarından biri olan Emircan İğrek’in Tırnağın Kırılmasın adlı şarkısı…
Bu şarkı, “ya benimsin ya toprağın” anlayışının karşısına, sessiz ama sarsıcı bir alternatif koyuyor.
Yorulmuş.
Yılmış.
Vazgeçmiş.
Ama yine de kıyamıyor.
Çok ince.
Çok insani.
Şarkı bize şunu söylüyor:
Ne kadar çabalarsan çabala, bazen olmaz.
Ama olmuyor diye zalimleşmek zorunda değilsin.
Sevgi dolu bir vedâ mümkündür.
Tırnağın Kırılmasın Üzerinden Şiddetsiz İletişimin Dört Öğesi
1. Gözlem (Yargısız Gerçek):
“Bi’ sitemim de kalmadı vallahi, bak
Barışıyormuş her orman yangınıyla”
Ne suçlama var, ne hakaret.
Sadece yaşananın sade bir tespiti.
2. Duygu:
“Ben bu ayaz yollarına bile bile koşturmadım mı?
Ya şu koca memlekete aşkımı haykırmadım mı?”
Çaba, yorgunluk, incinmişlik…
Bastırılmamış, inkâr edilmemiş duygular.
3. İhtiyaç:
“Lakin şu günden sonra gönlümde yer bulamazsın”
Burada bir sınır çiziliyor.
Sessiz ama net.
4. Rica / İstek:
“Gözüm görmesin ama tırnağın da kırılmasın”
İşte asıl devrim burada.
Hayatımdan çıkabilirsin,
ama başına kötü bir şey gelsin istemiyorum.
Elbette şarkıda yargı cümleleri de var:
“Sen bu şarkıları hiç dinlemezsin, anlamazsın
Yarayı tanımazsın, sen başka bir kafadasın”
Ve bu, hikâyeyi gerçek kılıyor.
Çünkü insan tamamen kusursuz değil.
Ama bütün bu yargılara rağmen gelen o son cümle, her şeyi değiştiriyor:
“Gözüm görmesin ama tırnağın da kırılmasın.”
Bunca acının, mücadelenin, hayal kırıklığının içinden geçen bir ses şunu söylüyor:
“Canımı yaktın ama yine de değerlisin.”
Bu yazı neden önemli?
Çünkü kadınların çocuklarının gözleri önünde öldürüldüğü bir toplumda,
ilişkilerin sevgiyle de bitebileceğini göstermek zorundayız.
Çünkü şiddet yalnızca eylemle değil, önce dille başlar.
Emircan İğrek’in Tırnağın Kırılmasın şarkısını, Şiddetsiz İletişim yaklaşımıyla birlikte okumak;
toplumun düşünme biçimine ayna tutmak için güçlü bir yol.
Belki de önce kadınlar,
sonra hepimiz için…
Bu yazı, Emircan İğrek’in Tırnağın Kırılmasın adlı şarkısından ilhamla, kendisinin nazik izniyle kaleme alınmıştır.
Sezen Çobanoğlu