Liderin Özerkliği
Seçkin Berber Koç2023-02-22T15:11:57+03:00Eric Berne insanı özgür doğan ancak ilk köleliği annesine ve babasına karşı deneyimleyen bir varlık olarak tanımlar. Kimi durumlarda bir özgürlük yanılsamasıyla kendini sürekli avutur. Fakat günün sonunda ebeveyn yönergeleri ya da çocuklukta alınan yaşam kararlarıyla sürekli bir ebeveyn takibinde kalma çukuruna düşer. Yetişkin parçasının ortaya çıkabilmesi için, bireyin çocukluk stratejilerini güncelleme ya da yerine yenilerini koyma ihtiyacı vardır. Buna bütüncül yaklaşımlar ‘özerklik kazanmak’ diyor. (Stewart ve Joines, 2018: 41)
Özerklik, bir yetişkinin sahip olduğu tüm kaynakları kullanarak karşılaştığı sorunları çözme becerisi olarak tanımlanıyor. Ve özerkliğin gelişebilmesi için üç yetiye ihtiyaç duyuluyor: farkındalık, kendiliğindenlik ve samimiyet. (Berne, 2017: 247) Söz konusu bu üç kapasitenin ortaya çıkabilmesi için sonradan öğrenmeye, kısacası eğitime ve bireyin kendisini tanıyıp, kendisine ebeveynlik yapabilme yolculuğuna çıkmasına gereksinim duyuluyor.
Farkındalık, yaşama ve dünyaya dair tüm ebeveyn yorumlarından bağımsız, filtresiz ve özgün bakış açısını geliştirebilme yetisidir. Tıpkı bir bebeğin merakı ve keşif arzusuyla, duyuşsal izlenimleri takip ederek olanların farkına varma halidir. Eric Berne’ün ifadesiyle “başka bir yerde, geçmişte ve gelecekte değil, şimdiki anda ve burada yaşamayı gerektirir.” (Berne, 2017: 248) Bu nedenle farkındalık sahibi kişi şimdi ve burada olmasını engelleyen düşünceleri, o düşüncelerin takılı kaldığı duyguları ve bu nedenle tekrar eden davranışların ötesine geçebilmeyi önceler. Kısacası kendisine öğretildiği gibi değil, kendisi deneyimlediği haliyle yaşamda olmayı seçer.
Kendiliğindenlik (spontanlık), tercih hakkı demektir. Birçok duygu, düşünce ve davranış arasından seçim yapabilme ve bunları ifade edebilme özgürlüğüdür. Birey kendiliğindenlik frekansını yakalayabildiğinde, duygularını kendisine öğretilen şekilde yaşamak yerine, içinde bulunduğu duruma göre farkındalıkla neye ihtiyacı varsa o düzlemde seçimler yapmaya başlar. (Berne, 2017: 248)
Samimiyet, yakın ilişkiler kurabilme yetisidir. Yakınlık ile birey otomatik pilotta tepkiler vermekten çıkar. İçindeki Doğal Çocuğun tüm saflığı ve otantik duygularıyla eyleme geçmeye başlar. Bireyin samimiyet yaşaması, Yetişkin parçasının farkındalığında ve kendiliğindenliğinde, güvenli bir ortam dahilinde gerçekleşir. (Stewart ve Joines, 2018: 382)
Liderin özerklik kazanabilmesi bu bağlamda çok daha önem taşıyor. Çünkü liderden takımına ve oradan kuruma ve kültüre kadar uzanan iç içe geçmiş çemberlerde özerkleşmenin tetiklenmesine neden olabilecek bir olgu özerklik. En basit ifadeyle, bir yönetici olarak suratsız bir ifadeyle çalışma arkadaşlarınızın arasından geçip odanıza gittiğinizin idrakına varabiliyorsanız, bu davranışınızla ne yapacağınıza da karar verebilirsiniz demektir. Bilerek tutumunuzu sürdürmek ya da sürdürmemek tam da bu noktada size özerkliğin kapısını aralar. Tıpkı Perls’in dediği gibi “her şey farkındalığa dayanır” (Perls, 1992: 44). Farkına vardığınız duygu, düşünce ve davranışlarınızın devamını nasıl getireceğinizi seçmek ve yeniden şekillendirmek için ihtiyaç duyacağınız samimiyeti inşa edebilmek, lider olarak içinde bulunduğunuz sistem(ler)i kesinlikle değiştirecektir.
Kesin olan şudur, bireyler içinde bulundukları sistem(ler)den aldıkları ve sistem(ler)e verdikleri ile bir yapı geliştiriyorlar. Kısacası maharet koltukta değil; koltuğa oturanda!
Liderin farkındalığı, kendini bilme, anlam bulma ve şahsına özgü iç referanslar ile kendisini yönlendirebilme yetkinliklerini geliştirebilmesiyle eşleniktir. Çünkü liderin kariyer yolculuğundaki simgeler ya da ara duraklar bir anlam yaratmıyorsa, süreç güç savaşına dönüşür. Oysa liderlik yolculuğunu aynı zamanda yaşamda aradığınız cevapları bulmaya yönelik bir fırsat kapısı olarak görebilirseniz, size iyi gelen seçimleri yapabilme özerkliğini de elde etmiş olursunuz. Bu aşamada da kariyer yolculuğunda ‘neye sahip olduğunuz’ değil, ‘nasıl yaptığınız’ kısmı öne çıkar. İz bırakmak tam da böyle bir şeydir işte. Bahsi geçen ilham veren lider olmak tam da böyle bir şeydir.
Liderin kendiliğindenliği, kurum kültürünün oturtulmasında yapı taşı niteliğindedir. Bir yöneticinin çok eleştirdiği ebeveynlerinden birine (ya da ikisine birden) dönüşmesi neticesinde kalıp yargılar ile o koltukta oturmasının bedelini tüm sistem ödeyebilir. Azim ile hırs arasındaki ince çizgi liderin kendiliğindenliği için durup aynaya bakması zaruretini doğuran kıymetli bir noktadır. Azmin içinde esneklik ve toparlanabilme becerisi varken, hırs yıkıcı duygularla ve yükselen Eleştirel Ebeveyn tonuyla lideri kendi yarattığı fildişi kulenin içine hapseder. Bir de bakmışsınız o kule kurum kültürünün kendisi oluvermiş!
Liderin samimiyeti keyifli bir yol arkadaşlığıdır. Yöneticilik kademelerinde yükseldikçe ulaşılabilirliği azalan, iş yerinde güvenli davranışı beslemeyen ve çeşitliliği düzenleyemeyen liderlerin güçlü takımlar kurabilmesi ve sürdürebilmesi neredeyse imkansız. Oysa samimiyetle alanda kendini konumlandıran liderin basma kalıp güç mücadelelerine girmeden sunacağı tutumu o kadar gerçekçi ve keyifli ki. Hatta söz konusu yöneticinin yarattığı iklimin olumlu etkisi geride bıraktıkları üzerinde de uzun yıllar devam ediyor. Çünkü içselleştirilmiş samimiyet bulaşıcıdır.
Kendisine liderlik yapamayan takımına, kurumuna, dahil olduğu diğer sistemlere liderlik yapamaz, ilham veremez, öngörü geliştirmelerine rehber olamaz. Kendine liderlik sürecinin ilk eşiği olan liderin özerkleşmesi bu nedenle üzerinde zaman harcamanız gereken bir nokta. Zira bu eşikte geçireceğiniz zaman size, sadece liderlik tarafında değil, yaşamın tamamında aradığınız anlamı bulabilmeniz adına da önemli bir fırsat sunabilir.
İnsanın anlam arayışı o denli derin bir güdü ki, ölüm korkusuna kadar uzanan varoluşsal iz düşümün bile temelini şekillendirebiliyor. Bu nedenle bir koltuk filozofu kıvamında entelektüel bilginin hamalı olmadığınız, uygulayabildiğiniz, benimsediğiniz en önemlisi yaşarken deneyimleyebildiğiniz felsefenin aradığınız anlama dair kapıları açacağını bilin. İşte özerkleşme tam da bu noktada başlıyor benim gözlemime göre. Bu nedenle bir yönetici için kendine özgü bir tarz yaratması kadar, yaşadığı ve yaşattığı liderlik felsefesinin somut bir örneği olabilmesi esas.
KAYNAKLAR
BERNE, Eric., İnsanların Oynadığı Oyunlar, (çev. Handan Ünlü Haktanır), İstanbul: Koridor Yayıncılık, 2017
STEWART, Ian ve Vann JOINES., Günümüzde TA: Transaksiyonel Analiz’e Yeni Bir Giriş, (çeviri editörü: Füsun Akkoyun), Ankara: Eksi Kitaplar, 2018